Cuma, Şubat 25

Git

Hey sen!

Kalbimi sıkıp sıkıp,
sıkmaktan bitap düşüren!

Çek ellerini...


Artık kendime gelmenin vakti geldi...


Çarşamba, Şubat 23

Son günlerde


Son günlerde...

Kendimi yalnız hissetmeye başladım...

Sanki hiç dinleyenim, dert ortağım, can yoldaşım yokmuş gibi...

Derdimi anlatamıyor, anlaşılamıyormuşum gibi...

Söylediklerimin ucu farklı yerlerden tutuluyormuş gibi...

Benimle aynı yerden hiç bakanım yokmuş gibi...

Dışlanmış gibi...


Son günlerde...
“üzülme, her şeye rağmen seninleyim” denilesiyim...

Salı, Şubat 22

Sevdim


Bütün yıldızların parladığını duyarım içimde.
Bir sel gibi dolar dünya hayatıma.
Gövdemde çiçekler açar.
Gönlümde toprağın ve suyun bütün gençliği tüter bir tütsü gibi.
...Ve seslendirir bir kaval gibi bütün nesnelerin soluğu düşüncelerimi.

Rabindranath Tagore

Cuma, Şubat 18

Öküzün Gözü

Giriş
Uzun zamandır canım şarap istiyor...
ama öküzgözü olmalı, başkası tat vermiyor...
Du aliim ben bu akşam...

Gelişme
Şurada var mıdır acep?
Varmış ama 35cc yok. E peki canım, 70 de olur.
Şu, şu markalar iyiymiş ama hiç öküzgözü yokmuş.
Öküzgözü-Boğazkere’den de çok memnun kalırmışım.
Yok yahu, ikisinin içimi farklı, tadı farklı, öyle hatırlıyorum...
Bu markaların arkasında dururmuş, kesin beğenirmişim.
E ona da peki!
Ver madem...

Sonuç
Sevdiğim tada yakın gibi ama diil de gibi.
Onunki gibi tatlı ve buruk değil, ekşi ve buruk...
Keyifle içilir ama Öküzgözü gibi haz vermiyor.

Neymiş?... Bi daha bildiğinden şaşma!


Cybil: Eee, noldu şimdi? Niye yazdın ki bunları? Her yazını bir şeylerle ilintilendirirdin? Yok mu bunun bir bağlantısı?
Sibel: Aslında vardı cicim ama yazarken vazgeçtim. Bu seferde böyle bir anı olsun burada... Kendi kendime muhabbet etmiş oliim. Hem öyle bir misyon yüklemiim şimdi bloğa, sonra ıvır zıvır şeylerden nerede bahsederim :P
Cybil: İçelim açılalım diyosun yani?
Sibel: Hiç sorma! Zaten Elif çok pis gaza getirdi!!!
Cybil: E, hadi madem :)
Sibel: E, hadi!



Kulağında hep sevdiğin müziklerle yaşamalı hayatı...

Çarşamba, Şubat 16

Seçtiğim yol

Tam da sevgi haftasında, sevgiliden hiç beklemediğin hediyeyi almışken...
Hediyeyi aldığın akşam sevgilinin “bünyeme bu kadarı fazla geldi” der gibi arıza çıkarması normal midir ki acep?

Hadi o normaldi diyelim, hem suçlu hem güçlü modeline bürünmesi normal mi?
Bana pek normal gelmedi de...

Yoksa ben mi anormalim?

Yok, yok...
Bu sefer bencil olup, kendimi suçlamayacağım...



ama...

bir önceki yazımla, bu yazımın ne kadar birbiriyle bağlantılı olduğunu da kendime işaret etmeliyim...

Salı, Şubat 15

Çevre faktörü

Rüya eğitimi aldığımız dönemde değişik bir çalışma yapmıştık.

Sibel Atasoy demişti ki; "Bu sefer rüyalarınızı değil, çevrenizde sizi etkileyen, her gün karşınıza çıkan aksaklıkları yazın. Onları çözümleyeceğiz!"

Çok keyifli ve ilginç bir ders olmuştu bizim için...


Sadece rüyalarımızda gördüklerimiz değil, çevremizde yaşanan, doğrudan ya da dolaylı olarak bizi etkileyen sorunlar bile aslında bizlere birer işaret.

Bu aralar şirketimizde yaşanan internet, mail aksaklıkları mesela...
Oturup çözümleme yoluna gitmediysekte, iletişimsizliğin göstergesi değil mi?

Hiç bir şey tesadüf değil...

Sizler de bir bakın bakalım, çevrenizde neler olup bitiyor?
Karşınıza çıkan aksaklıklar, özel hayatınızda neleri işaret ediyor?

Cuma, Şubat 11

Gitmek...

Ne kadar isterdim, ihtiyacım olduğunda çantamı alıp çıkabilmeyi...
“Şimdi kaprisle uğraşamam kardeşim, sen kendine gelince ben de gelirim!” diyebilmeyi...

Ya da...

Ben de kapris yapabilmek isterdim...
Kapris yapıp, alttan alınmayı...

Her yaşananın ardından kendime bakmaktan da yoruldum artık...



Hayat bazen üzerine laf söylenmeyecek kadar dumur edici...



Perşembe, Şubat 10

Huzur

Yemek dönüşü Ortaköy'ün ara sokaklarına daldım.
Beton yığınları, sanki bir orman içindeymişçesine, kuş cıvıltılarıyla doluydu....

Hem ilginç geldi, hem huzur verdi...

Cuma, Şubat 4

Ben ve ...

Bu aralar konumuz FARK... Deniz bugün yorum farkını anlatmış.
Benimse kafamı iki gündür “Algı ve tavır farkı” kurcalıyor.

Kişiden kişiye değişiyor konulara bakış açısı, hayata karşı duruşu.

Bugün arkadaşım sohbet sırasında diğer bir arkadaşımızın kendisine bağırdığından bahsetti laf arasında ve hemen arkasından dedi ki “biliyorum, işleri çok yoğun. Aslında kızgınlığı bana değil!”. Bunu o kadar samimi ve içten söyledi ki, hem hoşuma gitti hem de düşündürdü beni. Halbuki yine aynı işyerinden başka bir arkadaşımın benzer bir durum için “Bana niye bağırıyor ki?! Sanki işi başına ben yıktım, salak mı ne? Zaten hiç hazetmiyorum kendisinden!” dediğini de hatırlıyorum.

Sonra aklıma kendi eşimle, bir arkadaşımın eşinin aynı konuya verdikleri farklı tepkiler geldi...

Kendimi düşündüm acaba ben nasıl tepki verirdim diye.

İşyerinde müştemlerin çoğu beni sinirli bulur. Bu konuda bir anlamda haklılar çünkü eğer sinirlendiysem bunu hemen belli ediyorum. Eh işyerinde sinirlenmek pek de zor değil. Durmadan revize veren, zırt pırt tasarımı yenileyen bir müşteriyle çalışınca... ama tavrım hiç bir zaman onlara karşı olmuyor. “nereden biliyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü ne kadar sinirli olsam da buna dikkat ediyorum. Başka biri yüzünden, haketmeyen birine kızmam büyük haksızlık olmaz mı zaten?


Yine de bu konuda kendimi incelemeye almaya karar verdim...
ne de olsa içinde bulunduğum çevre, çehre, bana AYNA...