Pazartesi, Şubat 27

Sanal ortam

Bu aralar yazasım olmasa da, sanal alemde bol bol gezinti yapıyorum. Bir arkadaşımın şaka yollu söylediği gibi bloglarımı facebook (ve hatta twitter)'la aldatıyorum bir nevi....

Eh insanın eli gidesi olmayınca yazmaya, güzel yazanlar illa ki çıkıyor karşısına...

Son günlerde okuyup, etkisinde kaldığım iki güzel anlatımı buraya da koymak istedim. Yarın öbür gün ihtiyacım olduğunda yine karşıma çıksınlar diye...

İlki Çemberimde Gül Oya dizisinden bir replikmiş :


‎"...hani, karanlık bir gecede ıssız bir yokuşu tek başına inerken
bir köşeye dönersin de deniz çıkar ya karşına, sonra o denizde bir gemi belirir.
Şıkır şıkır ışıklarla geçip gider
sen sevinirsin, hiç nedensiz ama...
Sonra için kıpırdar ya...
Hani öyle işte...
Seni tanıdığımdan beri bir gemi geçiyor içimden hep..."



İkincisi ise Ceyhun Yılmaz'dan :

Sen; benim adımı bıraktığında dudaklarından, "en güzel" söyleyensin, ama öteside, "sesin de" adımı söylerken daha güzel. Bilesin.

Pazartesi, Şubat 13

Kızsak da, darılsak da...



Bu aralar yazacak hiç bir şey yok sanki...
Aslında yaşadığım öyle çok şey var ki...
Gerek yüzümü güldüren ama en çok canımı sıkan...

Yeterince şükretmiyor muyum diyorum bazen kendi kendime. Acaba, elimdekilerin kıymetini bilmiyor muyum? Neden bu kadar karamsarlık, nedir bu güvensizlik?!...

Yine kendine yükleniyorsun diyeceksiniz biliyorum... Ama... İşin kolayı zaten başkasına yük atmak. Üstüne bir de tam “Ohhh!” çekecekken tekrar “Offf!”ların hayatımıza girmesi...

Elim çok gidiyor klavyeye, aklımdakileri dökmek için. Yine her zamanki gibi kelimeleri bir araya getiremeyip, düzgün cümleler kuramıyorum...

Ah oğlum! Aynayı hep bana tutmak zorunda mısın?
“Bazen birbirimize çok kızıyoruz annecim ama biz çoookkk mutluyuz!”