Cuma, Mart 5

Bir kadını öldürmek

Bölüm 2

Bir kadın tarafından doğurulmak zorunda mıydım?

Örneğin beni babam doğursaydı her şey farklı olabilirdi.

Eğer kadın olmasa bu dünya bizim için bir şey ifade eder miydi?

Para için, iktidar için, ahlak için savaşıp da ne yapacağız, kıçımıza mı sokacağız kazandıklarımızı?  Onları bir kadına sunamadıktan sonra ne anlamı kalır.

Sunamayanları gördük; ya delirdiler, ya önce filozof olup sonra delirdiler, ya da intihar ettiler.

Oysa kadın öyle mi?

Hayır! Çünkü o bu dünyanın malı. Dünya OYUNunun sahibi, sonsuzca sürebilmesinin garantisi.

Kadınla erkek arasındaki OYUN, acımasızca adaletsiz.

Çünkü bütün maçlar bizim için deplasmanda oynanıyor.

Dünya kadınların sahasıdır.

Ve bizi ne için doğuruyorlar sanıyorsunuz?

Doymaz iştahlarından. Gezegenin karnı doymuyor. Yolculuğa devam etmesi lazım. Nasıl olmuşsa olmuş kaynağından ayrı düşmüş bir kere. Onu biz erkekler besleyeceğiz!

Kanımızla, canımızla, terimizle, menimizle, saflığımızla sulayacağız toprağını. Yaşarken de akıtacağız içine, öldüğümüzde de yatacağız içine.

Böyle korkunç bir senaryoyu daha Hollywood bile bulamadı.

Eğer dünyayı seviyorsan, kadını da sev o zaman. Çünkü ikisi aynı şey.

Teslim ol ona, zevk al. Bunda yanlış bir şey yok.

Ama lütfen özgürlükten, büyük buluşlardan, büyük fikirlerden bahsedip de güldürme kadınları! Bari gülünç olma.

Kurtuluşu olmayan bir kapan varsa o da dünya illüzyonudur.

Asıl düzülen bizleriz çünkü.

Kadını sevmekle, ona sunaklar hazırlamakla ve onu dölleyerek, sonsuza kadar düzülüyoruz biz.

Amazon dönemi bitti diye içiniz ferahlamasın yani. Zaten öyle bişey hiç olmadı. Bu hikaye dünya oyununun ve onun tüm zamanlarının öyküsüdür.

Eğer dünyadaki tüm kadınları öldürsek, hatta hızımızı alamayıp tüm canlıların dişilerini öldürsek dahi değişen bişey olmaz. Çünkü dünyanın kendisi dişidir.

Kendi kapanına baş kaldıramazsın,  ancak mastürbasyon yaparsın.

Fakat aslında işler bundan çok daha karışık.


Diğer bölümler için tık tık

9 yorum:

  1. La vie; est la ne, et la sex, et la mort.

    YanıtlaSil
  2. Türkçe konuş, anlamıyorum :))))

    YanıtlaSil
  3. Bu varoluşçu felsefenin kurucuzu fransız filozofun bir sözüdür. "Hayat; doğmaktır, üremektir, ölmektir"


    Bu arada yazını çok beğendim. Yazını okudukça yukarıdadi sözle benim de bir katkım olsun istedim.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. Yazı benim olsun çok isterdim :) ama Sibel Atasoy'un bir kitabından alıntı... yazıda verdiğim linke gidersen, 1.bölümden 4.bölüme kadar olan kısmı kendisi sitede yayınlamış...

    YanıtlaSil
  5. kız sen niye feminist oldun bakem:))yoksa ben fransızmı kaldım:))

    YanıtlaSil
  6. Yukarıdaki yazılanlar bir feminist düşünceden çok, bir insan hakları manifestosu gibi bir uyarıdır aslında.

    YanıtlaSil
  7. Yok Serpilim, ne feministi :) aslına bakarsan hayatta yeri her daim önemli olan biz kadınların gücünün farkedilmesi gerektiği ile ilgili bir yazı bu :)
    biz kadınlar bile kendi gücümüzün farkında değiliz. farkında olmadan neleri yönettiğimizi görebilseydik "Aman Allah'ım! Bunu ben mi yaptım, olamaz!" nidalarıyla çınlardı ortalık :P

    YanıtlaSil
  8. Kadınların öneminden bahsedip erkekleri önemsiz gibi göstermeye çalışan bu kadında kim.dünyada hep
    ezilen kadın senaryoları üretilirken erkeklerin doası gereği
    sessiz kalması hayatın her alanında
    ağır yüklerin altında ezilmesinden
    bahsetmemesi,kadınların daha çok ezildiğini göstermez.yıllardır bu feministlerin duygu sömürüsüne sessiz kalmamızın nedeni kadınları
    çok seviyor olmamızdır.Eskilerinde
    dediği gibi"kadınlar hep hastayım der ama ölen erkekler olur"

    YanıtlaSil