Salı, Aralık 27

Ben adam olmam!

Sırtımdaki ağrıların sebebi,
inatla atmadığım yüklerim olabilir mi acaba?

Cuma, Aralık 23

Bekleyiş

Sıkıntılı günler geçiriyoruz.

Süreci sıkıntılı yapan, baştan yapılan yanlış tercihten ziyade, sonun ne olacağı ve olursa ne zaman olacağının belirsizliği...

Bazı sıkıntılar vardır ki, insanlardan götürdükleri yetmezmiş gibi, sağlıklarını da alır beraberinde...
İşte bu yüzden beni korkutan sonu değil aslında...

 Sağlığımız yerinde oldukça, ele ele verip, birbirimize destek oldukça, üstesinden gelemeyeceğimiz sıkıntı var olabilir mi hiç?!

Biri bunu benim MİMARıma anlatabilir mi?


Yeni Türkü dememiş miydi:

Ne geçmiş tükendi ne yarınlar
Hayat yeniler bizleri
Geçsede yolumuz bozkırlardan
Denizlere çıkar sokaklar

Fotoğraf bana ait.

Salı, Aralık 20

Gökten 3 elma düştü

Dün akşam uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla ani bir kararla buluştuk. Sorunlarımızdan bahsettik önce... Sonra bir ara bana dedi ki;

- Ne güzel, çalışmak gibi bir özgürlüğün var!
- Yanılıyorsun. Benimki özgürlük değil zorunluluk. Eğer sen şu anda çalışıyor olsaydın, asıl seninki özgürlük olurdu.
- Haklı olabilirsin ama konuya baktığımız yerler farklı!

1.ELMA
Konumun ne olursa olsun, sen kendini nerede görürsen gör, karşındakinin seni konumlandırdığından öte değilsin.
Ya da...
Biz mağdurum demeyi seven bir milletiz!

  

- Eeee, nesi varmış?
- Varmış işte bir şeyleri. Bu onun özeli, nesi varsa var!
- Eşinden mi şikayetçi, çocuğundan mı? Evlilik mi ağır gelmiş, çalışmamak mı?
- ........

2.ELMA
İnsan kendi içinde olmayınca, kendisi yaşamayınca, bir başkasının halinden anlamıyor.
Ya da...
Kişi karşındakini yargılamadan önce biraz olsun anlayabilmek için empati kurabilmeli. En azından buna çabalamalı...

 

Arkadaşım sayesinde reklam duayenlerinden birini tanıma şansım oldu.
Bana sohbet sırasında dedi ki;

- Kendin için ne yapıyorsun?
-  Çocuğum var (gülüşmeler), blog yazıyorum, amatörce fotoğraf çekiyorum ama isterdim ki şarkı da söyleyebileyim.
- Yap o halde! Ortalık şarkıcı kaynıyorken, sen neden yapamayasın!

Ayrıntısına girmeyeceğim, konuyla ilgili çok şey söyledi, bayağı uzun konuştuk.

3.ELMA
Bir şeyi istemek başarmanın yarısı olabilir. Ama başarmak istiyorsan gerçekten yapman gereken en önemli şey adım atmak. Oturduğun yerden istemekle olmuyor hiç bir şey!
 
 

 SONUÇ: Az kaldı, başınıza ekşiyeceğim :)

Pazartesi, Aralık 19

Çok şey var!

Bir şeyler yazasım var...

Hakkımda kendimin bile bilmediği,
bilmek istemediği...

Bilinipte söylenmeyenleri...

Çok şey var yazılası...

ama bir yandan da...

Kayda değer hiçbir şey yok...
anlatası...


Her zaman ki ben işte!

Perşembe, Aralık 15

Cümle bitti!

Sevdiğim mp3lerden bir cd hazırlamıştım geçenlerde. Arada bir gidip kalıyorum diye de babamın arabasına konuşlamıştım onu (müzik zevklerimiz pek uymaz da).

Sabah babamla birlikte çıktık ve ben cdyi taktım. Hiç sorunsuz dinledik beraber.
Cem Karaca'nın "Son olsun" şarkısına geldi sıra.

Bu şarkıyı her dinlediğimde düşündüğümü babamla da paylaştım:
"Sadece 5 kısa ama öz cümleyle ne kadar güzel bir şarkı yapmış baksana! Eski şarkıların hemen hemen hepsi böyle. Kısa ama ne demek istendiği net olan, güzel anlamlar ifade eden, insanı duygulandıran şarkılarmış. Hala zevkle dinleniyor olmalarının en büyük sebebi bu... Halbuki şimdikilerin çoğu hep piyasa tipi denilenlerden. Cümlelerin de, bir araya getirdikleri dizelerin de bir anlamı yok!"

Önce bir durdu, sonra da "Ama şimdikiler de haklı bir yerde." dedi babam.
"Eskiler tüm güzel kelimeleri kullanıp, olası tüm güzel cümleleri kurup, mümkün olan en güzel şarkıları yapmışlar zaten. Şimdikilere bir şey kalmamış ki!"

Hamiş: Dedesine bak, torununu al!!!


Önceden Cem Karaca'nın bahsedilen şarkısını yayınlamış olduğum için, şimdi bu şarkıyı koydum. Bayılırım bu şarkıya da...

Pazartesi, Aralık 12

Tesadüfen



Son zamanlarda pek bir şey yazmamışım kendimle ilgili. Hep kaçamak girişler yapmışım.

Buraya yazdıysam kendime de itiraf etmişimdir zaten.

Yani ben aslında kendimden kaçıyorum...

Yakalarsam ne ala...


Fotoğraf bana ait...


Cumartesi, Aralık 3

Kendime kurduğum tuzaklar

Sabah kalkıp
evimden çıktım
Kaldırımda bir çukur varmış görmedim,
Düştüm.

Ertesi sabah kalktım,
evimden çıktım.
Kaldırımda bir çukur olduğunu unutmuşum,
içine yuvarlandım.

Üçüncü gün,
Kaldırımda bir çukur olduğunu hatırlamaya çalışarak
çıktım evden.
Hatırlamadım ne yazık ki,
yine düştüm.

Dördüncü gün,
kaldırımdaki çukuru hatırlamaya çalışarak
çıktım evimden.
Çukuru hatırladımsa da kuyuyu görmemişim,
içine düştüm.

Beşinci gün,
evimden çıktım.
Kaldırımdaki çukuru aklımdan çıkarmayarak
gözlerimi yerden kaldırmadım.
Gördüm çukuru görmesine de,
yine de düştüm.

Altıncı gün,
evimden çıktım.
Kaldırımdaki çukur aklıma gelince,
bakışlarımla aradım,
gördüm,üzerinden atlamayı denedim
ve içine yuvarlandım.

Yedinci gün,
evimden çıktım.
Çukuru gördüm.
Bir adım geriledim,
atladım,
ayak uçlarım karşı kıyıya değdiyse de yetmedi
kendimi içinde buldum.

Sekizinci gün,
evimden çıktım,
çukuru gördüm,
bir adım geri attım,
atladım,
Ve karşı kıyıya vardıım!
Öylesine mutluydum ki başarmaktan,
sevinçten zıp zıp zıplayarak kutlarken,
bir kez daha kendimi kuyuda buldum.

Dokuzuncu gün,
evimden çıktım,
çukuru gördüm,
bir adım geri attım,
atladım
ve yoluma devam ettim.

Onuncu gün,
yani tam da bugün,
birden farkediverdim ki,
çok daha rahatmış karşı kaldırımdan yürümek.

"Jorge Bucay; Düşündürücü Hikalyeler; Butik Yayıncılık, 1999"

Perşembe, Aralık 1

Benzemek


Babam bana çok sık "Bana benziyorsun, senin iş, para yönünden şansın aynı benim gibi!" derdi...

Düşünsenize, para kazanmak için çok çalışmak lazım inancının yaklaşık 17 yaşından beri kafama nasıl kazındığını....

Bir süredir farkındayım, gerçekten ona benziyorum.
Çoğunlukla çok çalışıyor ama "ancak" kazanıyorum...

Ama babam abarttı...
Herkesi o ayakta tutmaya çalışıyor,
herkes onun sayesinde ayakta kalabilir sanıyor...

Onun hayata tutunmak için ihtiyacı olan bu belki de...
Ben ona bu kadar benzemek istemiyorum ama!

Sirikuzu; bak bu sefer haklısın...

Her an kalp krizi geçirebilirim...!!!

Not: Fotoğraf bana ait...