O kadar uzun zamandır yapamayacağıma inandırmışım ki kendimi, bir punduna getirip okumaya başlayınca, çölde susuz kalmış misali saldırdım kitaplara... Seçtiğim kitapların güzelliğinden mi, yoksa özlemimden mi bilinmez 1,5 haftada 3. kitabı bitirmek üzereyim...
Sırada bir sürü kitap olsa da, öncelik aşağıdaki bu ikisinde...
Merak ediyorum, dillerini de, içeriğini de...
Bundan sonra “kitap aşkı” adlı bir etiket daha ekleyip bloğuma, anlamlı bulduğum cümleleri de yazmaya karar verdim...
Hatta iki tanesini de şimdi ekleyeyim ki bu günlerime çok ama çok uygun:
Gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralı
Sekizinci Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
Onbeşinci Kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldur. Tek tek her birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
Elif Şafak – Aşk (aslında Tebrizli Şems demek daha doğru)
Şimdi hem kitabı okuyup, hem de hangi mertebedeyim onu anlamaya çalışıyorum;
“Nefs-i Emmare"mi, "Nefs-i Levvame"mi?