Pazartesi, Haziran 27

Doruk

Bölüm 5

Arkadaşlarının ısrarıyla gelmişti buraya. Tamam 80li yıllarda bu müzikleri severdi ama şimdi öyle ayakta durup dinlemek keyif vermiyordu. Eğlenmeye çalışsa eğlenemiyordu, nasıl oynuyorlardı o yıllarda bu müzikle acaba? Denemeye çalıştıkça keyif almaya başladı, ortaya o kadar abuk sabuk hareketler çıkıyordu ki; gülmemek mümkün değildi...

Böyle şeylerde kızlar daha rahat.” diye düşündü. Çevresine şöyle bir göz gezdirince erkeklerin daha komik hareketler yaptığını görüp, kahkasını koyverdi.
O ara göz göze geldiler.

Ne güzel kız.” diye iç geçirdi. Neredeyse kalçalarına değen uzun, gür saçları vardı. Vücudu da o kadar inceydi ki, tek eliyle belini kavrayabilirmiş gibi geldi ona. Bakışlarıyla kızı rahatsız etmek istemedi, arkadaşlarına dönüp bir şeyler geveledi. Neyseki müziğin gürültüsünden arkadaşları söylediklerini bir şeye benzetmişlerdi. Yine güldü kendini tutamayıp. İster istemez gözleri yine kaydı o güzel kıza. Bu sefer gülümsediler birbirlerine.

Arkadaşlarından birinin onların yanında olduğunu gördü. Heyecanlandı birden onu tanıyan birileri olduğunu anlayınca. Yine gülümsedi. “Ne çok gülümsüyorum böyle, kimbilir hakkımda neler düşünecek!  Tekrar baktı, ortak arkadaşla sohbete dalmış görünüyordu.

Evirip çevirdi kafasında “Ne yapsam da yanlarına yanaşsam?” diye. O bunları düşünürken arkadaşının kendisine doğru geldiğini gördü. “Ona söylesem tanıştır desem ayıp olur mu acaba?” diye geçirdi içinden.

Ne haber Doruk?” dedi arkadaşı. “İyiyim Ufuk, seni sormalı.
Heyecanını Ufuk’un farketmesinden korktu.

Gel” dedi Ufuk, “Eşimin iş arkadaşlarını tanıştırayım seninle.

Rahatladı, kendisinin bunu teklif etmesine gerek kalmamıştı. Yüzüne yerleşen tebessüme engel olamadı. “Tabi, çok sevinirim.” dedi ve kızlara doğru ilerlemeye başladılar.

Tanıştırayım” dedi Ufuk. “Med, Doruk – Doruk, Med
Memnun oldum.” dedi Doruk. “Ben de memnun oldum Doruk.” diyerek gülümsedi Med. Ufuk diğer kızı tanıştırırken Doruk heyecandan ellerinin titrememesi için dua ediyordu.
Bu da Dora.”

Çok memnun oldum tanıştığımıza.” dedi Doruk. “Ben de öyle.” diye cevap verdi Dora. Elleri birbirlerinde öylece kaldılar bir süre.

Med ve Ufuk diğer arkadaşlarıyla sohbet etmek bahanesiyle ayrıldılar yanlarından.

Doruk bir an ne diyeceğini, ne yapacağını bilemedi. “Kendime bir bira alacağım, sen de ister misin?” diye sordu.


Bayılırım!” dedi Dora yüzünde kocaman bir gülümsemeyle.
Biraya bayılırım!” 

Önceki bölümler için tık tık...

Cuma, Haziran 24

Nereden nereye...


Bazen bazı yaşananları anlamlandırmak çok zor. Özellikle konuşkan biri değilseniz, cümleleri kurarken kelimeleri nereye koyacağınızı bilmeyenlerdenseniz, duygularınızı tam olarak anlatabilmek çok zor.

Yazar olmak isterdim ama en çokta şarkıcı...

Bugüne kadar hayallerimin peşinden koşmayan ben, son günlerde çocukluk hayalimin sürekli önüme çıkmasıyla karşı karşıyayım.

Aynen bu yazıma farklı bir amaçla başlayıp, konunun buraya dönmesi gibi...

En son “Öğretmek için öğrenmek, öğrenmek için öğretmelisin!” mesajıyla artık somut bir adım atmak gerektiği kesinleşti.

“Bana müzik-yorumculuk konusunda hem öğretmenlik hem öğrencilik yapacak kişilere artık açığım” diyor ve yazımın asıl konusuna geçiyorum.
-sadece bunu demekle yetinmeyeceğim, araştırmalara da başlayacağım. Bilenler bilmeyenlere söylesin, bana da haber versin ;)-

................
Yok yok geçemedim maalesef...

Bu yazımın konusu buymuş, öteki boşmuş...

Not: Sanılmasın ki şarkıcı olmaya çalışıyorum. Asıl niyet başka. Gerçi o da olsa hiç fena olmaz yani... ;)

Çarşamba, Haziran 22

Toparlama

Kırkyama grubumuzdan yazışmalar...
Sizlerle de paylaşmak istedim...

Başlangıç

Ekleyen: Sibel
 
Önce Arabi’nin bu muhteşem beyanını okuyalım sonra sorularımızı sıralayalım, bakalım ne cevaplar alacağız :)
..
Allah o “mümkün varlıklara”, imkanları ve kabul istidatları nispetinde varolmalarını (tekvin) emredince, o varlıklar Onu görmek için süratle koştular.
Mümkün varlık, varoluş haline geçince, nurla boyandı. Böylece adem, yokluk, yok oldu. Mümkün varlık iki gözünü birden açtı ve katıksız iyilik, saf güzellik gördü. Fakat ne olduğunu bilemedi, anlayamadı
Mümkün varlık, nur ile boyanınca, sol tarafa yöneldi ve baktı; ve adem’i yokluğu gördü; onu tahkik etti, inceledi. Yokluğun kendinden çıktığını görünce, “Bu da ne?” dedi.
Bunun üzerine sağ taraftan nur ona şöyle dedi: “İşte, o sensin! Eğer sen kendin nur olsaydın, gölge diye bişey olmazdı; baksana, ben nurum ve gölgeyi gideriyorum. Senin üzerinde bulunduğun nura gelince, zatında bana teveccüh edip yönelmenden dolayı, sende o nur gözükmektedir; bu da senin Ben olmadığını bilmen için böyledir.
Oysa Ben, gölgesi olmayan bir nur’um; sen ise imkan dahilinde olman için, gölgeyle karışmış bir nursun. Buna göre, şimdi eğer sen kendini Bana mensup sayarsan, Ben seni kabul ederim; yok eğer sen kendini “adem”e, yokluğa mensup sayarsan, o seni kabul eder.
Dolayısıyla şimdi sen vücudla adem, varlıkla yokluk, hayırla şer arasındasın. Eğer sen gölgenden yüz çevirirsen, imkan dahilinde olmandan yüz çevirmiş olursun; imkan dahilinde olmaktan yüz çevirdiğin zaman da, Beni bilemezsin.
Öyleyse sen Bana, seni kendi gölgenden büsbütün yok edecek bir bakışla bakma; yoksa o zaman sen, Ben olduğunu iddia edersin ve böylece bilgisizlik içine düşersin. Aynı şekilde, gölgene de, seni Benden büsbütün yok edecek tarzda bakma, yoksa o tarz bakış sana sağırlık getirir. O zaman da seni niçin yarattığımı bilemezsin.
Öyleyse, kimi zaman öyle ol, kimi zaman böyle ol! Allah senin için iki gözü, ancak birisiyle Beni müşahade edesin, diğeriyle de kendi gölgeni göresin diye yaratmıştır.
İbn Arabi

1. Mümkün varlıklar nedir kimdir nerededir?
2. Mümkün Varlığın sol tarafa yönelmesi ne anlama geliyor?
3. Gölge nedir? Gölgenin varlık sebebi nedir? Nicelikleri neye göre belirlenir? (somuttan soyuta nasıl geçer bu soruların cevapları?)
4. Bilinmesi arzu edilen “ben” kimdir nedir?
5. Söz konusu Ben’in neden gölgesi yoktur?
6. Bilgisizlik içine düşmek nedir?
7.Sağırlık nedir?
8. “Kimi zaman öyle kimi zaman böyle ol” mak nedir?
Allah cevapları bulmaya çalışanlardan ve büyük filozof sevgili Arabi’den razı olsun, şimdiden teşekkür ediyorum

Gelişme 1
Ekleyen: Nil
 
1. Mümkün varlıklar nedir kimdir nerededir?

Mümkünlü beldesinde:)) yani şehri vücutda yaşayanlar..

2. Mümkün Varlığın sol tarafa yönelmesi ne anlama geliyor?

Can'ın yani ruhun sağı solu ve dahi cinsiyeti yoktur, bedenlenen can için; sol tarafı nefsidir, egodur.

3. Gölge nedir? Gölgenin varlık sebebi nedir? Nicelikleri neye göre belirlenir? (somuttan soyuta nasıl geçer bu soruların cevapları?) sol tarafdaki nefs gölgedir,insanın mümkünlü olmasının sebebi kaynağı nefsidir, onun için onu silmek eziyet etmek değil, onu bilmek ve nur ile dolup yükselmesidir murad edilen, her ben (veche) orjinali Allahın bir isminden gelir, ancak nefsin kendi varlığındaki mümkün olan o ismi hatırlaması ve o isim olması içindir bu yolculuk, yani "ben bu dünyaya O'nu görmek için geliyorum"..

4. Bilinmesi arzu edilen “ben” kimdir nedir?

 Ben (mümkünlü olan) Allahın ismidir, sıfattan Zat'a geçmek için gereklidir.


5. Söz konusu Ben’in neden gölgesi yoktur?

 isim Zat'tır, ZAT nurdur sadece nurdur, o nedenle gölgesi yoktur.sıfat gölgedir, yansıyandır, hakikat Zat'tır.

6. Bilgisizlik içine düşmek nedir?

akıl yerine gördüğüne kanmak inanmaktır.

7.Sağırlık nedir?

aklı kullanmak için gerekli olan duyu organlarının bilgisini (görmek dokunmak tatmak duymak ve dahi hissedişleri) aklın hizmetine sunamamaktır.

8. “Kimi zaman öyle kimi zaman böyle ol” mak nedir?

aklını kullan, sen AŞKsın ancak AŞK OLduğunu ancak nefsinle bildiğinde BENi bileceksin, nefsini silmeye kalkma onunla yanıma gelecek ve ancak onu yükselttiğinde İNSAN olduğunda BENi bileceksin, Nefs ile bilmek için  hem nefsini tanıman hem de tanıdığın için, içindeki sonsuz farkındalık olan BENin farkına varman mümkün olacak...

Gelişme 2

Ekleyen: Nil

*AKILa dair,


Evvela; Göz kendini göremez, akıl ise kendini de başkasını da kendine ait özellikleri de idrak eder.

İkincisi; Göz kendisine uzak ve çok yakın nesneleri göremez. Halbuki akıl için uzak ve yakın eşittir.

Üçüncüsü; Göz perde ardındaki nesneleri göremez, akıl ise kendine ait alemde, yakın memleketinde yani bedeninde tasarrufta bulunabildiği gibi, Arş, Kürsi ve semaların perdeleri ardında, Mele’-i Âlâ’da, Yüce Melekût’da da tasarruf eder. Doğrusu hiçbir hakikat akıldan gizlenemez.

Dördüncüsü; Göz nesnelerin dış tarafını, en üstte bulunan yönünü görür, hakikatten ziyade, kalıplarını ve suretlerini idrak eder. Akıl ise nesnelerin derinliklerine sırlarına nüfuz eder, onların hakikatlerine ve ruhlarına vâkıf olur.Bunların sebebini, illetini, gayesini ve hikmetini ortaya çıkarır.

Beşincisi; Göz varlıkların bir kısmını görür, akılla idrak edilenlerin tamamını ve duyularla idrak edilenlerin de bir kısmını idrakten acizdir.Gözün alanı dar, gidebileceği güzergâh sınırlıdır, renkler ve şekiller alemini aşamaz.Varlıkların bütünü ise akıl sahası içindedir. Gizli sırlar onun için açık, kapalı manâlar onun için açıktır.Beş duyu aklın casuslarıdır, her biri Akla ilgili haberleri getirir ki; akıl görüş ve nüfuz edici hükmü gereği bunlar hakkında yargıda bulunsun.

Altıncısı; Göz sonsuz olanı göremez, nitekim o cisimlerin sıfatlarını görebilir, cisimler ise sonlu olmaktan başka türlü tasavvur edilemez. Akıl ise bilinenleri idrak eder, bilinenlerin ise sonlu olması tasavvur edilemez. Gerçi elde ettiği bilgiler sonludur aklın, ancak akıl sonsuzu idrak etme gücüne sahiptir. Bunu açıklaması uzundur ancak illa bir misal istersen; Akıl sayıları idrak edebilir, bunların ise bir sonu yoktur. İkinin,üçün ve diğer sayıların katlarını idrak eder ki; bunun bir sonu yoktur. Hatta, herşeyi bildiğini, o şeyi bildiğine dair bilgisini, o şeyi bildiğine dair bilgisine dair bilgisini….bilir.

Yedincisi; Göz, büyüğü küçük görür, mesela güneşi kalkan kadar, yıldızları mavi bir örtüye atılmış altın paralar gibi görür. Akıl ise yıldızların ve güneşin (bunu iç kere güneşiM diye yazdım ve sildim, hayırdır..) yeryüzünden defalarca daha büyük olduğunu anlar.Nitekim Rasullullah (s.a.v.) Cibril Aleyhisselam’a “güneş göğün ortasından zevale doğru meyletti mi?” diye sorduğunda, Cibril “hayır, evet” diye cevap verir. Rasullullah “nasıl?” diye sorduğu zaman, “hayır dediğimden evet dediğim zamana kadar güneş beşyüz yıllık yol katetti” der. Göz yanılmasının çeşitleri çoktur, akıl ise bunlardan uzaktır.

• İmam Gazali, (Yol Bilgi ve Varlık; 2010; 74-77)


Gelişme 3
Ekleyen: Emine

...

Yokluk bir aynadır , alem aynadaki görüntü

ve insan ,

Görüntünün gözüdür ki ayna karşındaki

onda gizlenir .

Sen görüntünün gözüsün ve Allah

gözün Nurudur .

Onunla herşeyin görüldüğü gözü kim görmüştür ?

Alem bir insan olmuştur , insanda bir alem ,

Bundan daha açık bir izah yoktur .

Meselenin aslına iyice baktığın zaman ,

Gören O'dur , göz ve görünen şeyde O .

Hadis-i Kutsi bu manayı beyan eder ,

Benimle görür ve benimle işitir 'der .

Mahmut Şebisteri
Gülşen-i Raz '

Bu güzel paylaşım için herkese sonsuz teşekkürler...

Pazartesi, Haziran 20

Yok canııım... tesadüftür!

Cuma akşamı Deniz'le beraber eve doğru yol almaktaydık ve doğal olarak sohbet etmekteydik. Sohbetimizin konusu "Meleklerle Yaşamak" kitabının yazarının (Beki İkala Erikli) düzenlediği seminerdi ve Deniz bu seminere katılmıştı. İzlenimlerini, tecrübelerini anlatıyordu.

İstediğimiz her şey için meleklerden yardım alabileceğimizden bahsediyordu.
İsteklerin hızla tezahür eden zamanlarda olduğumuzdan...

Bende bu durumun pek işlemediğini söyledim ona. Bunun sebebinin benden kaynaklandığını, ya inanç eksikliğimden ya nasıl isteyeceğimi bilmediğimden ya da önceliklerimi belirleyemediğimden.... "Mesela, paraya ihtiyacım olduğu zaman, para isterken, arka plandaki sesler hep "aslında istemen gereken sağlık, paranın ne önemi var?!" diyor ve doğal olarak isteğim otomatik olarak hükmünü kaybediyor." diye de örnek gösterdim ki... Telefonum çaldı.

Arayan kardeşimdi ve heyecanla "Meleklerle Yaşamak" kitabını okuduğunu, bu kitabın herkeste, özellikle bizim sülalenin tüm kadınlarında olması gerektiğini, muhakkak ama muhakkak bu kitaptan hepimize alacağını ve en kısa zamanda kitabın yazarının sertifikalı eğitimine katılacağını anlattı bir nefeste.

Eminim ki, hayatım boyunca işaretler oldu hayatımda, farkettiğim ama olası görmediğim ya da hiç farkına bile varmadığım.

Bu yaşadığım(ız) öyle bir işaretti ki; yok canım tesadüftür bile denemez... O kadar açık, o kadar bariz bir mesajdı ki, benim nutkum tutuldu, Deniz'in tüyleri ürperdi...

Melekler yanımda olduklarını bu kadar hissettirmişken...


Belli ki artık durmak değil, ilerlemek zamanı...

Çarşamba, Haziran 15

Yorumsuz

Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü biri
Ve hiçbirşey yapmamaya karar verdi
 
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir öteki
Ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi
 
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir üçüncü
Ve tek başına düşünmeyi sürdürdü
 
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü yüzbinler
Ve tek başınalıklarını sürdürdüler
 
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü milyonlar
Milyonlarcaydılar
 
Ve tek başınaydılar
Bu arada birileri
Onlar adına
Karar vermekteydi

Tek başına olduklarını sananlar
Topluca ortadan kaldırıldılar....
 
Ataol Behramoğlu

Pazartesi, Haziran 13

Demeden duramam...

Yaz geldiği halde hala kış uykusundan uyanmayan sevgili ülkem...

Sana selam olsun...

Bu şarkı da bize olsun...

Çarşamba, Haziran 8

Nedense

Öyle bekliyorum.
Halbuki gelecek bir şey yok.

ama nedense...

hep gözüm yollarda...


Fotoğraf bana ait. Modelliği kardeşim yapmıştı.
İlk denemelerimden, doğal olarak fazla photoshop müdahalesi var ;)

Salı, Haziran 7


Herkesin beklentilerini nasıl ki karşılayamıyorsam,
beklentilerini karşılamamı bekleyenler bilmez mi ki,
onlar da benim beklentilerime yeterli karşılığı veremiyorlar?!

Biraz düşünmek lazım...
Azıcık da olsa düşünmek...