Pazartesi, Ocak 30

Bu aralar...

Bu aralar hiç blog yazasım yok bloğumu okuyan...

Bu aralar bu şarkıya taktım.
Hadi! Sen de dinle benimle.

Çarşamba, Ocak 25

Düşünüyorum da...

Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında
Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna
El kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığımı, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
Karşımdakine.
O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak.
İncinsek, yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi?

Rabindranath TAGORE

Pazartesi, Ocak 23

Bir yerde hata var!

Tek yapmaya çalıştığım iyi biri olmak...

Ama...
Söyleyecek sözüm, kuracak cümlem bile yok...


Bir yerde hata yapıyorum ama nerede onu bulamıyorum!

Çarşamba, Ocak 18

İç döküntüsü

Burada çok fazla karamsar, çok bunalım bir görüntü çizdiğimi biliyorum. Aslında bunun sebebi buraya sadece sıkıntılı anlarımı yazıyor olmam (yani çoğunlukla).

Çizdiğim bu profile rağmen ben olumsuz biri değilimdir ve hatta aksine ortalıkta sürekli felaket tellallığı yapar gibi dolanan, sürekli onu bunu çekiştiren, her duruma ve her insana sadece olumsuz yönlerinden bakan tiplerden köşe bucak kaçarım. İşyerinde neredeyse sürekli kulaklığım vardır bu yüzden.

Biri bana gelip, gelişmiş olan bir olayla ilgili olumsuz bir şeyler anlatıyorsa, çok samimi söylüyorum onu dinliyormuş gibi yaparım ama bir kulağımdan girer, ötekinden çıkar. Özellikle iş ortamında olumsuzluklardan uzak olmak en mantıklısıdır. Negatif bir enerjiyle bir işyerinde barınmak kadar zor bir durum olamaz herhalde. Fazlasıyla negatif yüklendiğini düşündüğüm bir arkadaşım varsa da onu muhakkak sakinleştirmeye, konuya daha olgun bakmasını sağlamaya çalışırım...



Bunları niye mi yazdım?

İş işte... Bazen çok can sıkıcı olabiliyor! :))))

Perşembe, Ocak 12

Gülsün yüzün!

Günlerdir, haftalardır, aylardır...

Pişmanlıktan, vicdanının rahatsızlığından...
Olabileceklerin korkusundan...
Her zaman hayata tutunma sebebin olan bağları yitirme endişesinden...

Düşürdüğün yüzünü...

Bir umutla kaldırıp tekrar gülümsedin ya!

Çok şükür Allah'ıma!

Seni böyle görmek ne güzel! :)


Cuma, Ocak 6

Nafile!

Geçen gün Ayla’nın mimine yorum olarak
“Mutluluk görmesini bilene!” yazdım...
Ayla’da cevaben
“Bazılarının gözüne de soksan nafile!” demiş kısaca...

Bu ara çok şeyin gözüme gözüme sokulduğunu ama
benim tercihimi görmekten yana kullanmadığımı farkettim...

Yani bir süredir “nafileyim”!


Bunu farkettiğime göre..................................

Artık boşlukları doldurabilirim!?

Çarşamba, Ocak 4

Devekuşu

Son günlerde uykuya fazla düşkünleştim.
Bunda her akşam oğlumu benim uyutuyor olmamın etkisi var olsa da asıl sorunun bu olmadığını içten içe biliyorum aslında...

Biliyorum ki bu...

Bakıp, görmezden gelmek gibi...
Kapıları, pencereleri sıkı sıkı kapatıp, iletişimi kesmek gibi...
Varlığını bildiğin halde, yok farzetmek gibi....
Arkandan kovalayan olmadığı halde, kaçmak gibi...

Aslında bu...
Kafanı kuma gömmek gibi...