Çarşamba, Haziran 22

Toparlama

Kırkyama grubumuzdan yazışmalar...
Sizlerle de paylaşmak istedim...

Başlangıç

Ekleyen: Sibel
 
Önce Arabi’nin bu muhteşem beyanını okuyalım sonra sorularımızı sıralayalım, bakalım ne cevaplar alacağız :)
..
Allah o “mümkün varlıklara”, imkanları ve kabul istidatları nispetinde varolmalarını (tekvin) emredince, o varlıklar Onu görmek için süratle koştular.
Mümkün varlık, varoluş haline geçince, nurla boyandı. Böylece adem, yokluk, yok oldu. Mümkün varlık iki gözünü birden açtı ve katıksız iyilik, saf güzellik gördü. Fakat ne olduğunu bilemedi, anlayamadı
Mümkün varlık, nur ile boyanınca, sol tarafa yöneldi ve baktı; ve adem’i yokluğu gördü; onu tahkik etti, inceledi. Yokluğun kendinden çıktığını görünce, “Bu da ne?” dedi.
Bunun üzerine sağ taraftan nur ona şöyle dedi: “İşte, o sensin! Eğer sen kendin nur olsaydın, gölge diye bişey olmazdı; baksana, ben nurum ve gölgeyi gideriyorum. Senin üzerinde bulunduğun nura gelince, zatında bana teveccüh edip yönelmenden dolayı, sende o nur gözükmektedir; bu da senin Ben olmadığını bilmen için böyledir.
Oysa Ben, gölgesi olmayan bir nur’um; sen ise imkan dahilinde olman için, gölgeyle karışmış bir nursun. Buna göre, şimdi eğer sen kendini Bana mensup sayarsan, Ben seni kabul ederim; yok eğer sen kendini “adem”e, yokluğa mensup sayarsan, o seni kabul eder.
Dolayısıyla şimdi sen vücudla adem, varlıkla yokluk, hayırla şer arasındasın. Eğer sen gölgenden yüz çevirirsen, imkan dahilinde olmandan yüz çevirmiş olursun; imkan dahilinde olmaktan yüz çevirdiğin zaman da, Beni bilemezsin.
Öyleyse sen Bana, seni kendi gölgenden büsbütün yok edecek bir bakışla bakma; yoksa o zaman sen, Ben olduğunu iddia edersin ve böylece bilgisizlik içine düşersin. Aynı şekilde, gölgene de, seni Benden büsbütün yok edecek tarzda bakma, yoksa o tarz bakış sana sağırlık getirir. O zaman da seni niçin yarattığımı bilemezsin.
Öyleyse, kimi zaman öyle ol, kimi zaman böyle ol! Allah senin için iki gözü, ancak birisiyle Beni müşahade edesin, diğeriyle de kendi gölgeni göresin diye yaratmıştır.
İbn Arabi

1. Mümkün varlıklar nedir kimdir nerededir?
2. Mümkün Varlığın sol tarafa yönelmesi ne anlama geliyor?
3. Gölge nedir? Gölgenin varlık sebebi nedir? Nicelikleri neye göre belirlenir? (somuttan soyuta nasıl geçer bu soruların cevapları?)
4. Bilinmesi arzu edilen “ben” kimdir nedir?
5. Söz konusu Ben’in neden gölgesi yoktur?
6. Bilgisizlik içine düşmek nedir?
7.Sağırlık nedir?
8. “Kimi zaman öyle kimi zaman böyle ol” mak nedir?
Allah cevapları bulmaya çalışanlardan ve büyük filozof sevgili Arabi’den razı olsun, şimdiden teşekkür ediyorum

Gelişme 1
Ekleyen: Nil
 
1. Mümkün varlıklar nedir kimdir nerededir?

Mümkünlü beldesinde:)) yani şehri vücutda yaşayanlar..

2. Mümkün Varlığın sol tarafa yönelmesi ne anlama geliyor?

Can'ın yani ruhun sağı solu ve dahi cinsiyeti yoktur, bedenlenen can için; sol tarafı nefsidir, egodur.

3. Gölge nedir? Gölgenin varlık sebebi nedir? Nicelikleri neye göre belirlenir? (somuttan soyuta nasıl geçer bu soruların cevapları?) sol tarafdaki nefs gölgedir,insanın mümkünlü olmasının sebebi kaynağı nefsidir, onun için onu silmek eziyet etmek değil, onu bilmek ve nur ile dolup yükselmesidir murad edilen, her ben (veche) orjinali Allahın bir isminden gelir, ancak nefsin kendi varlığındaki mümkün olan o ismi hatırlaması ve o isim olması içindir bu yolculuk, yani "ben bu dünyaya O'nu görmek için geliyorum"..

4. Bilinmesi arzu edilen “ben” kimdir nedir?

 Ben (mümkünlü olan) Allahın ismidir, sıfattan Zat'a geçmek için gereklidir.


5. Söz konusu Ben’in neden gölgesi yoktur?

 isim Zat'tır, ZAT nurdur sadece nurdur, o nedenle gölgesi yoktur.sıfat gölgedir, yansıyandır, hakikat Zat'tır.

6. Bilgisizlik içine düşmek nedir?

akıl yerine gördüğüne kanmak inanmaktır.

7.Sağırlık nedir?

aklı kullanmak için gerekli olan duyu organlarının bilgisini (görmek dokunmak tatmak duymak ve dahi hissedişleri) aklın hizmetine sunamamaktır.

8. “Kimi zaman öyle kimi zaman böyle ol” mak nedir?

aklını kullan, sen AŞKsın ancak AŞK OLduğunu ancak nefsinle bildiğinde BENi bileceksin, nefsini silmeye kalkma onunla yanıma gelecek ve ancak onu yükselttiğinde İNSAN olduğunda BENi bileceksin, Nefs ile bilmek için  hem nefsini tanıman hem de tanıdığın için, içindeki sonsuz farkındalık olan BENin farkına varman mümkün olacak...

Gelişme 2

Ekleyen: Nil

*AKILa dair,


Evvela; Göz kendini göremez, akıl ise kendini de başkasını da kendine ait özellikleri de idrak eder.

İkincisi; Göz kendisine uzak ve çok yakın nesneleri göremez. Halbuki akıl için uzak ve yakın eşittir.

Üçüncüsü; Göz perde ardındaki nesneleri göremez, akıl ise kendine ait alemde, yakın memleketinde yani bedeninde tasarrufta bulunabildiği gibi, Arş, Kürsi ve semaların perdeleri ardında, Mele’-i Âlâ’da, Yüce Melekût’da da tasarruf eder. Doğrusu hiçbir hakikat akıldan gizlenemez.

Dördüncüsü; Göz nesnelerin dış tarafını, en üstte bulunan yönünü görür, hakikatten ziyade, kalıplarını ve suretlerini idrak eder. Akıl ise nesnelerin derinliklerine sırlarına nüfuz eder, onların hakikatlerine ve ruhlarına vâkıf olur.Bunların sebebini, illetini, gayesini ve hikmetini ortaya çıkarır.

Beşincisi; Göz varlıkların bir kısmını görür, akılla idrak edilenlerin tamamını ve duyularla idrak edilenlerin de bir kısmını idrakten acizdir.Gözün alanı dar, gidebileceği güzergâh sınırlıdır, renkler ve şekiller alemini aşamaz.Varlıkların bütünü ise akıl sahası içindedir. Gizli sırlar onun için açık, kapalı manâlar onun için açıktır.Beş duyu aklın casuslarıdır, her biri Akla ilgili haberleri getirir ki; akıl görüş ve nüfuz edici hükmü gereği bunlar hakkında yargıda bulunsun.

Altıncısı; Göz sonsuz olanı göremez, nitekim o cisimlerin sıfatlarını görebilir, cisimler ise sonlu olmaktan başka türlü tasavvur edilemez. Akıl ise bilinenleri idrak eder, bilinenlerin ise sonlu olması tasavvur edilemez. Gerçi elde ettiği bilgiler sonludur aklın, ancak akıl sonsuzu idrak etme gücüne sahiptir. Bunu açıklaması uzundur ancak illa bir misal istersen; Akıl sayıları idrak edebilir, bunların ise bir sonu yoktur. İkinin,üçün ve diğer sayıların katlarını idrak eder ki; bunun bir sonu yoktur. Hatta, herşeyi bildiğini, o şeyi bildiğine dair bilgisini, o şeyi bildiğine dair bilgisine dair bilgisini….bilir.

Yedincisi; Göz, büyüğü küçük görür, mesela güneşi kalkan kadar, yıldızları mavi bir örtüye atılmış altın paralar gibi görür. Akıl ise yıldızların ve güneşin (bunu iç kere güneşiM diye yazdım ve sildim, hayırdır..) yeryüzünden defalarca daha büyük olduğunu anlar.Nitekim Rasullullah (s.a.v.) Cibril Aleyhisselam’a “güneş göğün ortasından zevale doğru meyletti mi?” diye sorduğunda, Cibril “hayır, evet” diye cevap verir. Rasullullah “nasıl?” diye sorduğu zaman, “hayır dediğimden evet dediğim zamana kadar güneş beşyüz yıllık yol katetti” der. Göz yanılmasının çeşitleri çoktur, akıl ise bunlardan uzaktır.

• İmam Gazali, (Yol Bilgi ve Varlık; 2010; 74-77)


Gelişme 3
Ekleyen: Emine

...

Yokluk bir aynadır , alem aynadaki görüntü

ve insan ,

Görüntünün gözüdür ki ayna karşındaki

onda gizlenir .

Sen görüntünün gözüsün ve Allah

gözün Nurudur .

Onunla herşeyin görüldüğü gözü kim görmüştür ?

Alem bir insan olmuştur , insanda bir alem ,

Bundan daha açık bir izah yoktur .

Meselenin aslına iyice baktığın zaman ,

Gören O'dur , göz ve görünen şeyde O .

Hadis-i Kutsi bu manayı beyan eder ,

Benimle görür ve benimle işitir 'der .

Mahmut Şebisteri
Gülşen-i Raz '

Bu güzel paylaşım için herkese sonsuz teşekkürler...

2 yorum:

  1. ben bunu nasıl görmemişim, süper bir yazı... çok severim tasavvufu, çok etkilendim :)

    YanıtlaSil
  2. Pek ilginçmiş.

    YanıtlaSil